HAYATA KAST SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI
17 Ocak 2022

HAYATA KAST SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI

I.AÇIKLAMA

Hayata kast karı veya kocadan birinin,diğer eşi öldürmek amacıyla yaptığı eylemdir.Bu eylemin önceden planlanmış olmasına gerek bulunmamaktadır.Ani gelişen bir kararla gerçekleştirilen eylem de aynı sonucu doğurur.Kişinin aynı anda kendi hayatını da sonlandırmayı düşünmesi hayatını da sonlandırmayı düşünmesi hayata kast sebebiyle boşanma davası açılmasına engel oluşturmaz.

Hayata kast mutlak nitelik taşıyan bir boşanma sebebi olduğu için eşlerden birinin diğerini öldürmeye yönelik bir eylemde bulunduğunun kanıtlanması durumunda boşanma boşanmaya karar verilmelidir.

Aile Mahkemesi (=yoksa Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesi)hakimi böyle bir eylemi tespit edince ayrıca ortak yaşamın bu yüzden diğer eş için çekilmez hal alıp almadığını incelemek yetkisine sahip değildir.Kaldı ki buna gerek de yoktur.Öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış bulunan bir kimsenin ”müstakbel katili”ile aynı çatı altında oturması beklenemez.

Hayata kast sebebiyle boşanma davalarında dava hakkının iki halde ortadan kalktığını görmekteyiz:Hak düşürücü süre ve af..

III.İÇTİHATLAR

Davacının ceza kovuşturması sırasında şikayetinden vezgeçmesi hayata kast sebebiyle boşanma davası hakkını ortadan kaldırmaz.

”Davacı kadın Türk Medeni Kanunu’nun 162.maddesi uyarınca boşanma talep etmiş,davalı davanın reddini savunmuş, mahkemece davacı kadının boşanma davasına dayanak yaptığı ceza yargılamasında şikayetten vazgeçmesi ve tarafların yargılama sırasında biraraya gelmeleri nedeniyle dacanın reddine karar verilmiştir.Tüm dosya kapsamı ve 5.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/640 esas ve 2016/15 karar sayılı dosya münderecatından anlaşıldığı üzere,ceza yargılamasına konu iki ayrı zamanda vukuu bulan erkek tarafından kadına uygulanan iki ayrı fiziksel şiddet eylemlerinden,13.03.2015 tarihli fiziksel şiddet olayından sonra tarafların biraraya geldikleri anlaşılmakta ise de yaşanan 31.05.2015 tarihli fiziksel şiddet olayından sonra ayrtıldıkları, biraraya geldiklerinin mevcut delil durumuna göre ispatlanmadığı anlaşılmaktadır.Mahkemece kararın gerekçesine konu edilen,kadının ceza davasında şikayetten vazgeçmesi erkeği eczadan kurtarmaya yönelik olup,erkeği affettiği anlamına gelmediği gibi affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup,ayrıca af olgusunu idiia edenin bunu somut delillerle ispatı lazımdır.Kldı ki,davalı tarafın 31.05.2015 tarihli fiziksel şiddet eyleminden sonra affa ilişkin somut delillerle desteklenmeyen iddiası affın kabulü için de yeterli değildir.Gerçekleşen bu durum karşısında,davalı erkeğin,davacı eşine 31.05.2015 tarihinde fiziksel şiddet uyguladığı, kadının ceza dosyasındaki fiziksel şiddete dair raporunda belirtildiği üzere de, erkeğin kadının saçını kopardığının anlaşıldığı,bu haliyle davalı erkeğin,davacı kadına pek kötü ve onur kırıcı davranışta bulunduğunun (TMK m. 162) kabulü zorunlu hale gelmiştir.Öyleyse,Türk Mdeni Kanununun 162. maddesie dayalı olarak açılan bu iş davanın kabulü gerekirken,reddi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.”

Y2HD, 27.02.2018,E. 2018/1054, K. 2018/2622

Eşlerden birinin diğerinin hayatına kast ederse diğer eş aynı dava içinde terditli dava açabilir.

”Dava;hayata kast,pek kötü ve onur kırıcı davranış, (TMK m. 162),suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (TMK m. 163) belirtilen özel boşanma sebepleri ile bu kabul edilmediğini takdirde evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) sebebiyle boşanma talebine ilişkindir.Hayata kast,pek kötü veya onur kırıcı davranış,suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme fiilleri özel boşanma sebebi yanında genel boşanma (TMK m. 161) sebebi de oluşturur.Böyle bir durum karşısında kalan eş dilerse bu özel sebeplerin yanında genel sebebe,dilerse birine veya birkaçına birlikte dayanarak boşanma talep edebilir.Davacı öncelikle özel boşanma sebeplerine dayanarak boşanma davası açmış olduğundan,öncelikle özel boşanma sebeplerinin bulunup bulunmadığı belirlenmeli,özel sebep varsa,bu sebebe dayanılanarak özel boşanma sebeplerinin gerçekleşmemesi halinde,deliller genel boşanma sebebi (TMK m. 166/1-2) çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.Toplanan deliller öncelikle özel boşanma sebepleri bakımından değerlendirilip,sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken,bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

”Y2HD, 15.02.2018, E. 2016/10328, K. 2018/2053

Affın varlığının kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekir.

”Affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şarttır bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup,ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle kanıtlanması gerekir.Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre tarafların dava açıldıktan sonra bir araya geldikleri,ortak konutta birlikte yaşadıkları dosya içerisinde bulunan fotoğraflardan anlaşılmakla davacı erkek,davalı kadının kusurlarını affetmiştir.”

Y2HD, 12.02.2018, E. 2016/11205, K. 2018/1791

Hayata kast sebebiyle açılan boşanma davası konusuz kalmışsa aile mahkemesince ”karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmelidir.

”Kadının kabul edilen boşanma davası temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olmakla erkeğin boşanma davasının konusu kalmamıştır.Gerçekleşen bu duruma göre de davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının konusu kalmadığından ”karar verilmesine yer olmadığına” ve davanın açıldığı tarafların haklılık durumuna göre yargılama gideri ile vekalet ücretine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.”

Y2HD, 28.02.2017, E. 2016/7916, K. 2017/2110

Hayata kast sebebiyle açılan boşanma davasında davacının kusurlu davranışlarının dikkate alınması suretiyle kusur kıyaslaması yapılamaz.

”Özel boşanma sebebine dayalı boşanma davalarında;evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle açılan boşanma davalarında olduğu gibi kusurlu davranışlarının dikkate alınması suretiyle kusur kıyaslaması yapılamaz.O halde,somut olayda özel boşanma sebebiyle boşanmaya karar verildiğine göre davalı kadının tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekir.Mahkemece,bu husus nazara alınmadan,davacı erkeğe kusur izafe edilmesi doğru olmamakla beraber verilen boşanma kararı sonucu itibarıyla doğru olduğundan boşanma kararı gerekçesinin değiştirilmesi suretiyle onanması gerekmektedir.(HUMK m. 438/son)

Y2HD, 12.04.2016, E. 2015/16239, K. 2016/7380

Benzer Karar

”Türk medeni kanunun 162. maddesi uyarınca ”Hayata kast,pek kötü veya onur kırıcı davranış ”nedeniyle boşanma kararı verilmiş ve karar kesinleşmiştir, bu durumda ayrıca kusur değerlendirilmesi yapılamaz.Zira davacı kocanın bu hususta açtığı dava kabul edilmiş ve kusurun tamamının davalı kadında olduğu kabul edilmiş ve karar boşanma yönünden kesinleşmiştir.”

YHGK, 30.01.2008, E. 2008/2-51, K. 2008/87

Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olan boşanma davalarının takibi için avukatın vekaletnamesinde özel yetki bulunması zorunludur.

Boşanma davasına ilişkin kararın yargılamasının yenilenmesine ilişkin eldeki dava davacı erkek vekili Av. M ve Av. E tarafından açılmış ve takip edilmiştir.Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olan boşanma davaları ile yargılamanın iadesine ilişkin davaların takibi için avukatın vekaletnamesinde özel yetki bulunması zorunludur.(HMK.md.74)Davayı davacı erkek adına açan ,takip eden ve temyiz eden adı geçen vekillerin vekaletnamelerinde özel yetki bulunmamaktadır.Özel yetki içeren vekaletnamelerin tamamlanması için dosya mahalline iade edilmiş,usulüne uygun olarak adı geçen vekillere yapılan tebligata rağmen özel yetki içeren vekaletname dosyaya ibraz edilmemiştir.Mahkemece karar bu kez davacı asile tebliğ edilmiş ise de,davacı asil tarafından yetkisiz vekil tarafından yapılan temyiz başvurusuna icazet verilmesi yönünde bir işlem yapılmadığı gibi,gerekçeli kararın kendisine tebliğinden itibaren süresi içerisinde temyiz başvurusu da bulunmamıştır.Hal böyle olunca;hükmü davacı Mehmet’e vekaleten temyiz eden avukatlar M. ve Av. F. kendilerine verilen süre içerisinde özel yetki içeren vekaletnamesi ibraz etmediklerinden ve kararın tebliğ edildiği davacı Mehmet de kararı temyiz etmediğinden,yetkisiz vekil tarafından yapılan temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına oybirliğiyle karar verildi.

Y2HD, 28.09.2015, E. 2015/16493, K. 2015/16385

Davayı takip eden avukatın adli yardım kapsamında Baro tarafından görevlendirilmiş olması vekaletname sunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Davayı takip eden Avukatın adli yardım kapamında Baro tarafından görevlendirilmiş olması vekaletname sunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.(HMK. md. 76-77)Hükmü temyiz eden davalı vekili Av. E.G’nin dosyada vekaletnamesi bulunmamaktadır.Temin edilerek evraka eklenmesi,aksi halde mahkeme kararının davalı asile tebliği ile tebellüğ belgesinin eklenmesi gereklidir.Sonuç:Yukarıda gösterilen eksiklik giderildikten sonra,Dairemize geri gönderilmek üzere dosyanın mahalli mahkemesine iadesine oybirliğiyle karar verildi.

Y2HD, 25.04.2013,E.2013/4800, K. 2013/11419

Hayata kast sebebiyle açılan davada evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma kararı verilemez.

Davacı-davalı kadının boşanma davası Türk Medeni Kanunun 162. ve 163. maddelerine dayalı olarak açıldığı halde Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince boşanmaya hükmedilmesi doğru değil ise de;bu husus taraflarca temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa işaret etmekle yetinilmiştir.

Y2HD, 04.04.2021,E.2010/5178, K. 2011/5973

Mahkemece davacının hayata kast sebebiyle boşanma istemine ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadan inceleme ile hüküm kurulamaz.

Davacı, hayata kast,pek kötü ve onur kırıcı davranış, (TMK m. 162) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK.md. 166) sebeplerine birlikte dayanarak boşanma isteminde bulunmuştur.Yerel Mahkeme gerekçeli kararda delilleri münhasıran evlilik birliğinin sarsılmasına (TMK.md. 166) dayalı olarak değerlendirdiğini duraksamaya yer vermeyecek açıklıkta ifade etmiştir.Mahkemece davacının hayata kast,pek kötü ve onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma istemi (TMK.md. 162) bulunduğu halde bu isteme ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadan (HMK. md.297/c) eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Karşı oy:Davacı,davalının hakaret ettiğini,zorla ters ilişkiye girdiğini,herhangi bir işte çalışmadığını,ayrı ve müstakil bir ev açmadığını ve her fırsatta evlendiğine pişmanlık ifade ettiğini ileri sürerek; pek kötü ve onur kırıcı davranış ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebeplerine dayanarak boşanma talebinde bulunmuş,mahkemece,Türk Medeni Kanunun 162. maddesindeki özel boşanma sebebiyle ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın,”evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve dava dilekçesinde geçimsizlik nedeni olarak ileri sürülen iddiaların ispatlanamadığı”gerekçesiyle dava reddedilmiştir.Dava dilekçesinde boşanma sebebi olarak gösterilen hadiseler,hem Türk Medeni Kanunun 162.maddesindeki, hem de aynı yasanın 166/1 maddesindeki boşanma sebebini teşkil eder.Davacı bu hukuki sebeplerden yalnızca birine dayanabileceği gibi aynı dava içinde her ikisine de dayanabilir.Boşanma sebebi olarak gösterdiği hadiseleri kanıtlamamış ve dava bu sebeple reddedilmiş olduğuna göre,bu red kararı 162.maddedekiboşanma sebeplerini de kapsar.Bu durumda mahkemece 162.maddeye dayalı sebeple ilgili ayrıca olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi artık gerekmez.O nedenle verilen karar sonucu itibariyle doğrudur.Hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

Y2HD, 30.11.2011, E. 2010/19865, K. 2011/20356.

Ceza davası hakkında verilecek hüküm boşanma davasının sonucunu etkileyeceği için sonucu beklenmelidir.

Davalı hakkında;eşini bıçakla yaralamak suçundan Kahramanmaraş 3.Sulh Ceza Mahkemesinde 2009/1004 esas sayılı kamu davası açıldığı görülmektedir.Ceza davası hakkında verilecek hüküm,boşanma davasının sonucunu etkileyecektir.Öyleyse sözü edilen ceza davasının sonucunun beklenmesinin,neticesine göre karar verilmesi gerekir.Bu husus dikkate alınmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.

Y2HD, 19.10.2011, E. 2010/13696, K. 2011/16296.